
Acaba reklamları sevmek mümkün mü? Eskiden olsa hiç düşünmeden ‘’Hayır’’ derdim. Ama günümüzde öyle reklamlar yapılıyor ki sanki kısa metrajlı birer film. Tıpkı TT NET’ in Mümkünlüsü gibi.
Mümkünlü, manavıyla, kasabıyla, berberiyle, hatta sokak köpeği ile canlı kanlı bir kasaba. Ama kasaba olduğuna bakmayın siz. Öyle unutulmuş, kıyıda köşede kalmış, köhne bir kasaba değil. TT NET’ le internet sihirli bir dokunuşla değiştirmiş yaşamlarını. Domatesler internetten pazarlanıyor, yeni saç stillerinden borsaya, fatura ödemeden film izlemeye hatta çocukların ödevlerine kadar her şey internetten takip ediliyor. Reklamda siyah beyaz film karelerinden fırlamış bir yaşam özgünlüğü sunulurken aynı zamanda 21’inci yy bilişim teknolojisinin inceden inceye hayatın her alanına sızışı gösterilmeye çalışılıyor.
İnsanoğlunun yaratıldığından beri en büyük hayali imkansız görüneni mümkün kılmak değil miydi? Sanırım bu yüzden ‘’Mümkünlü kasabası’’ yaratılmış. Gerçek dünya ile sanal dünyanın özlenen uyumu.. İstenilen mesajı iletmek için de özlenen bir yüz yani ‘’Şener ŞEN’’ kullanılınca reklam başarılı olabilir izlenimi veriyor.
1980’li yıllarda büyük çıkış yapan Yeşilçam’ın ünlü Züğürt Ağa’sı, Muhsin Bey’i, Arebesk’i hele de 2,5 milyon seyirciyi sinemaya çekmeyi başararak rekor kıran Eşkıya’sı Şener ŞEN reklamın itici gücü olarak düşünülmüş. Yani reklam uzun süredir televizyonda göremediğimiz bir yüzü yeniden klasik bir Türk filmi tadında görebilmeyi de mümkün kılmış. Üstelik reklam öyle tasarlanmış ki hem uzun bir bütünlük içinde gösterilebiliyor hem de istendiğinde bağımsız küçük bölümlere ayrılabiliyor. Bu da çağımızın fonksiyonel tasarımlarına güzel bir örnek teşkil ediyor. Ayrıca da uzun soluklu bir reklam zincirinin ilk halkası gibi görünüyor. Tabii reklam tutarsa!
Bakalım her şeyin mümkün olduğu iddiasıyla ortaya çıkan Mümkünlü’de TT NET’le gerçekten her şey mümkün olabilecek mi? Ne dersiniz?
Yorumlar